34,5801$% 0.29
36,0580€% -0.5
43,2862£% -0.64
3.008,35%1,58
2.706,21%1,30
9.482,47%1,22
◊ “Piyanist” serisinin 4’üncü albümü yolda. Nasıl gidiyor çalışmalar?
Bu seriye, büyükanneme vermiş olduğum bir sözle başladım. O, her zaman beni “Piyanist oğlum benim” diye severdi ve ben de ona “Bir albüm yapacağım, adını Piyanist koyacağım” demiştim. İlk albümüm büyük ilgi görünce, ikincisini yapmak istedim. Merve Özbey, Mustafa Ceceli gibi başarılı sanatçılarla iş birliği yaptım. Seri bu kadar beğenilince, üçüncüsünü de çıkarmak istedim. Bu sefer Hakan Altun, Bengü, İlyas Yalçıntaş ve İrem Derici gibi değerli isimler projeye dahil oldu. Dördüncü albümde ise farklı bir yaklaşım benimsedim; ilk kez belirli ünlü isimlerle değil, benim sevdiğim, pek fazla duyulmayan yeteneklerle çalışmayı planlıyorum. Albümün adı “Piyanist 4: Benim Sevdiğim Sesler” olacak. Bu projede, Türk müzik piyasasına kazandırmayı düşündüğüm 10 yetenekli sanatçı yer alacak. Hepsi de sıfırdan, tamamen yeni eserler seslendirecek; cover olmayacak. Bu aslında bir prodüktör albümü olacak.
◊ Ne zaman yayınlanacak?
Romantik bir temaya sahip olduğu için, serinin önceki albümlerini Sevgililer Günü’ne yakın bir tarihte çıkardım. Yine böyle olmasını umuyorum.
◊ Albümün dışında “Aslan Parçası” adında bir single yaptın, bir yandan da ABU’da ülkemizi temsil etmeye hazırlanıyorsun. Durmayı sevmiyorsun sanırım…
Evet, yaz boyunca konserlerim oldukça yoğundu. Türkiye’de muhtemelen en çok belediye ve halk konseri veren sanatçıyım. Büyük bir sevgi ve ilgi var, hepsine yetişmeye çalışıyoruz.
◊ Durağan bir dönemin olmaz mı hiç?
Eylülde genellikle içime kapanıyorum. Eskiden dışarıda aldığım o ilgiden keyif alıyordum, fakat artık bu durum beni rahatsız etmeye başladı. Her hareketime dikkat etmek zorunda kalmak oldukça yorucu. Böyle dönemlerde çalışmak istemiyorum, kendi dünyama kapaklanıyorum. Ancak bir notayla yaşam heyecanı geri geliyor ve bir şarkı oluşturduğumda kayıtta mutlu oluyorum.
◊ ABU TV Şarkı Festivali için teklif nasıl geldi?
TRT’den aradılar. Tıpkı Eurovision zamanı “Düm Tek Tek”te olduğu gibi. Sevgili TRT Müzik Genel Koordinatörü Kenan Bölükbaşı, bu projeden bahsetti. Para pul sormadan kabul ettim. Bu, Türk milli takımına seçilmek gibi bir şey. İkinci kez milli takıma seçildim diyebilirim. Türkiye en son yıllar önce Mustafa Sandal’la bu yarışmaya katılmış. Pandemi gibi sebeplerle uzun zamandır katılmıyormuşuz. Bu sene ev sahibi olma teklifi geldi ve TRT de çok heyecanlandı. 58 ülkenin katıldığı yarışmada Türkiye’yi temsil etme şansı bana verildi. 2 milyardan fazla kişi izleyecek. 20 Ekim’de herkesi destek olmaya davet ediyorum.
◊ Neden seni seçtiler sence?
Duruşumun önemli olduğunu düşünüyorum. Müzik yeteneğim de elbette etkili olmuştur. İngilizce ve Fransızcayı çok iyi konuşabiliyor olmam da bu konuda bir avantaj sağlamış olabilir.
◊ “Fark Atıyor” şarkını söyleyeceksin. Neden yeni bir şarkı söylemiyorsun?
Konsept bu şekilde, amacımız çok bilinen bir şarkıyı dünyaya duyurmak. Ama Enes Yolcu ile şarkıya yeni bir aranje yapıyoruz. Sürprizler de olacak; sahnede sekiz kişilik bir dans ekibi yer alacak.
◊ Bir röportajında “Star doğduğuma inanıyorum” demişsin. Bunun ağırlığını hissettiğin, şöhretten sıkıldığın oldu mu?
Son yıllarda bu durum daha fazla olmaya başladı. Mutsuzluğumu dışarıda yaşayamayacağım için eve kapanmak zorunda kaldım. Starlık bende bir “asosyallik” yaratmaya başladı. Dışarıda sürekli aynı ilgi ve aynı bakışlarla karşılaşmak beni rahatsız ediyor. Bu yüzden yakın çevremle evimde kendi ortamımı kurmaya karar verdim.
◊ İşinde doyum noktasına mı ulaştın?
Bence evet. 40 yıllık bir ömürde, 20 yıl besteci ve prodüktör, 15 yıl da şarkıcı olarak çalıştım. Uzun bir süre. Bu nedenle çok tanınıyor olmak, bir süre sonra insanı asosyal hale getirebiliyor. Başlarda popülerlik hoşuma gitse de zamanla bu durum seni tehlikeli sulara itebiliyor. Psikolojini iyi tutmak ve davranışlarına dikkat etmek zorundasın. Yanlış anlaşılmamak için kendini eve kapatmayı tercih ediyorsun.
◊ Kendini hassas hissettiğin bir dönemde olduğun için mi böyle düşünüyorsun acaba?
Evet, kendi dünyamda hassas hissettiğim bir dönemdeyim. Eskiden dalgaya aldığım şeyleri artık aynı şekilde karşılayamıyorum. Bu, yaşın ilerlemesi ve olgunlukla ilgili bir durum gibi görünüyor.
◊ Müziğe dönelim, çok beste yapanlar bir süre sonra tekrara düşebiliyor…
Ben hariç! (Gülüyor) Beni diğer bestecilerden ayıran en önemli özellik, şarkılarımın birbirine benzememesidir. Bu, Allah’ın bir lütfu. 550’ye yakın şarkımın hiçbirine “birbirine benziyor” diyemezsiniz. Durup dururken bir caz müziği parçası yapabilirim ama aynı anda Ebru Gündeş, Sibel Can, Kibariye gibi sanatçılara da şarkı yazabilirim. Bugün bir Serdar Ortaç veya Soner Sarıkabadayı şarkısı dinlediğinizde, hemen onların tarzını tanırsınız. Ancak benim ufkum daha geniş olduğu için farklı tarzlarda eserler üretebiliyorum.
◊ Peki üretkenliğinin zaman zaman sekteye uğradığı oluyor mu?
Elbette, bazen piyanoyla küslük yaşadığım, 3 ay boyunca kapağını açmadığım dönemler oluyor. Yaptığım şarkıların zirve duygusunu o kadar çok yaşadım ki, insan yeni bir heyecan arıyor. Bir şarkıcıya gidip “Böyle bir şarkı yaptım” demek de artık bana külfet geliyor. En son Ebru Gündeş’e yaptığım jest daha şık oldu.
◊ Ne yaptın?
“İyi ki Doğmuşum” adlı bir şarkı yaptım. Onu Ebru Gündeş’e vermek istedim. Ancak arayıp “Bir şarkı yaptım” demek istemedim. Doğum günü 12 Ekim olduğunu görünce, doğum gününe 3 hafta kala “Doğum günün için sana hediyemdir” şeklinde bir mesaj yazdım ve şarkıyı gönderdim. Ebru, “Bayıldım, şarkı benimdir” dedi. Ben de “İyi ki doğmuşsun o zaman” diye yanıt verdim.
◊ Son dönemde siyasi konulardaki yorumlarınla ön plandasın. Bir sanatçının siyasi görüşünü belli etmesi doğru mu?
Siyasetle ilgili yorum yapmamanın, fikrin yokmuş gibi davranmanın sahtekârlık olduğunu düşünüyorum. Herkesin bir fikri vardır ve bunu sırf linçlenmemek için söylememek, bence korkaklıktır. Ben siyasi fikrimi açıkladığımda, sevenlerimde bir eksilme görmedim ya da sokakta bir problem yaşamadım.
◊ İrem Derici sosyal medyada “Sinan Akçıl siyasete atılmamış mıydı” diyerek sana gönderme yaptı. Kendisine nasıl bir yanıt vermek istersin?
İrem bu, konuşur ama kesin olan bir şey var ki benim siyasete girmem, İrem’in girmesinden çok daha hayırlı olur. (Gülüyor) Eğer bir gün İrem bir parti kuracaksa, adını benden hediye etsin: ATP, yani “Ağzını Tutamayanlar Partisi”! (Gülüyor)
◊ Spor hayatını da konuşalım. “Operasyon geçirdi, yağ aldırdı” gibi haberler çıktı, yalanladın. Peki nasıl başardın fit bir vücuda kavuşmayı?
Adım adım göstermediğim için insanlar, yağ aldırdığımı düşündü. Her gece 23.00’te Batuhan Kuru ile çalıştım. 22.3 yağ oranıyla başladım, 9.9 yağ oranıyla dergi çekimine girdim. Ama bu, benim için sürdürülebilir bir yaşam tarzı değil. Belli bir yere kadar yaptık; güzel bir periyottu ama sürekliliği olacağını sanmıyorum.
◊ Şu an yediklerine dikkat ediyor musun?
Hayır, etmiyorum. Boğa burcuyum ben; yemek üzerine kurulu bir hayatım var. Ameliyatsız, operasyonsuz bunu başardık. Ancak bir sonraki yaz ne olur, Allah kerim.
◊ Gelelim aşk hayatına… Eski aşkların üzerinden prim yaparak gündeme geldiğini iddia edenler var. Ne diyorsun?
Kim bilir, belki bazıları da benim üzerimden prim yapıyordur! Fark, ben bazen sorulan sorulara net cevaplar veriyorum ancak eski hayatımdaki bazı kişiler dolambaçlı yollardan konuşuyor veya bana subliminal mesajlar gönderiyor, bilemem… Hayatıma giren herkese bir zamanlar sevgim vardı ve şu anda da saygım sonsuz. Bu arada birçoğunun müzikal kariyerinde de ciddi etkim olmuştur; hakkım helaldir.
◊ Aşkta bir türlü dikiş tutturamıyorsun. Neden sence? Bu dikiş tutamama hali mi seni besliyor yoksa?
Eskiden öyleydi ama artık bu durum beni yordu. Aslında çok bilinen dört-beş ilişkimin toplamı 10-15 yıl sürdü. Çok ayran gönüllü de değilim. Bundan sonraki ilk ciddi ilişkimde dikişin tamamen tutacağına ve uzun yıllar süreceğine inanıyorum.
◊ Bir röportajında “evlilik özgürlüğümü kısıtladı” demişsin. Yine evlensen aynı şekilde düşünmeyecek misin?
O zamanki duygumdu o. Şimdi artık nasıl kısıtlamayacağımın yollarını biliyorum. O yüzden ilk evliliğim benim için bir provaydı, ikincisi sahne öncesiydi. Şimdi üçüncü evlilik de perdeyi açma zamanı.
◊ Kadınlar hangi özelliğine âşık oluyor sence?
Bilmiyorum, kendimi mutlaka âşık olunacak biri olarak görmüyorum ama sanırım samimiyet, koruyuculuk, kollayıcılık ve yetenek diyebiliriz. Bir kadının hayatının rengini koyu renklerden açık renklere çevirmeyi severim.
◊ Şarkıların kadar girdiğin polemiklerle de çok sık gündeme geliyorsun. Bu zamana kadar hangi polemikten pişmanlık duydun?
Hiç pişmanlık duymadım; az bile söylüyorum bazen. Haksızlık, adaletsizlik, insanlara üstten bakma gibi konular benim kırmızı çizgilerimdir. Ayrıca bayrak, vatan ve din meselelerine dil uzatanlara karşı en büyük düşmanıyım. Ben, sanat camiasının kara kutularından biriyim. Benimle çok polemiğe girmek istemez bu camia diye düşünüyorum.
◊ Tuba Ünsal, sahnede Gazze hakkında konuştuktan sonra şarkı söylemeni eleştirdi. Neler söylemek istersin bu konuda?
Benim nerede hangi konuşmayı yapacağıma Tuba Ünsal karar verecek değil. Hassasiyetlerim belli. Ayrıca “Önce Gazze dedi, sonra göbek attı” demiş. Ben değil o gece, hayatım boyunca göbek atmadım. Herkesi eğlendiren sayısız şarkı yapmış olabilirim ama sahne tarzım, kıvırtan erkek popçulardan ayrıdır. Çok eğleniyoruz her konserde; dans olayını dansçılarım halleder, ben o sırada halkla bütünleşirim. Bu arada Filistin ve Gazze’deki katliamı elimden geldiğince her platformda hatırlatmaya devam edeceğim.
Kaynak: Hürriyet
Robert De Niro ve Al Pacino’nun Ebeveynlik Tartışmaları