34,5467$% 0.18
36,0147€% -0.62
43,3470£% -0.52
3.005,41%1,48
2.705,79%1,29
9.549,89%1,94
Wakeboard, foilbord gibi su sporlarıyla ilgileniyorsunuz; dövüş sanatlarını içeren yoga stilleri de ilginizi çekiyor. Perküsyon ve otantik üflemeli çalgılar çalıyorsunuz. Size özgü sıra dışı bir tarzınız var. Bu başarının sırrı nedir?
– Ben sadece merak duygusuyla yaşıyorum. Bu, bir “bilgi merakı” olarak tanımlanabilir. Taşıdığım ruhun evi olan bedenimin dilini çözmeye çalışıyorum. Çünkü ben bir oyuncuyum ve bu yolculuk kolay olmadı. Çok sayıda süzgeçten geçmek zorunda kaldım…
Ne gibi zorluklarla yüzleşmek zorunda kaldınız?
– Tanıdığım kimse yoktu. Genel kanı olarak, bu sektörde “Torpil olmadan başarılı olamazsın” düşüncesi hâkimdir. Benim için bu düşünceyi aşmak gerekiyordu. Ağzımla kuş tutmam gerektiğine inandım ve bu da yaşam tarzım haline geldi. Çok dışa dönük bir çocuk değildim; 20 yıl sonra “Bu gömleği yırtıp açılmalıyım” dedim…
Kabuğunuzu nasıl kırmayı başardınız?
– Kırmak zorundaydım. Bu, evrimsel bir süreçti. Evrimi geçirdiğim gün devrimim yaşandı. O devrim hâlâ yeni evrimlere sebep oluyor.
“Torpilsiz bir yere gelemezsin” söylemlerinden sonra korku mu hissettiniz? Bu durum sizi böyle bir karar almaya mı yönlendirdi?
– Korku olmadan ayakta kalamazsın. Ben boks da yaptım. İlk kez ringe çıktığımda hocam Cemal Çolak, “Korkuyorsun değil mi? Korktuğunu kabul etmezsen yenileceksin” dedi. Çok sert bir şekilde arkadaşımı yendim. Korktuğumu kabul etmeseydim, bunu başaramazdım. Hayat da bir ring gibidir; korkanlar ve korkmayanlar arasında gelişir ama korkanlar her zaman ayakta kalır. Bu durumu lütfen sümsüklükle karıştırmayın. Cesaret, korkunun ne kadarına göğüs gerebildiğinizin bir ölçüsüdür. Korkmazsanız, hiçbir şey yapamazsınız.
Fotoğraflar: Murat ŞAKA
“Çok süzgeçten geçmek zorunda kaldım” dediniz. Bu süzgeçlerin neler olduğunu paylaşır mısınız?
– Yaptığım iş zaten bir süzgeç. Mesela yurtdışından oyun teklifleri alıyorum. “30 yıllık oyuncuyum” diyemiyorum, mecburen seçmelere katılmak zorundayım. O anla sınanıyorum. Duruşuma, nasıl oturduğuma, yemek yediğime bakıyorlar… Bunlar da birer süzgeç. Herkes hata yapmamı bekliyor ki beni yargılayabilsin. “Ne kadar ünlüysen, o kadar az hata yapabilirsin” süzgecinde yaşıyoruz; bu korkunç bir hayat. Evime bakıyorlar, bana bakıyorlar, giyimde bir renk kombinasyonu hatası yaptıysam “Yılın rüküşü” seçiyorlar beni…
Siz şöhreti pek sevenlerden değilsiniz…
– Şöhretin sevilecek hiçbir tarafı yok. Tek bir artısı var; banka sırasındayken “Buyurun, sizi alalım” diyorlar. Ama bu bile dert. Herkes sana bakar. Ben zaten yapım gereği öne geçemem. Geçersen de “kötü adam” olursun.
Bu mesleği sırf şöhret için seçenler var…
– Şöhret için bu işi seçenler, derin bir sevgi eksikliği yaşıyorlar. İnsanlar tarafından pohpohlanma ihtiyacı içindeler.
Hayata farklı bir açıdan bakmayı nasıl başarıyorsunuz?
– Kendime zaman ayırmaya çalışıyorum. En azından bir şeyler okumaya… Genelde kimsenin zamanı yok. Dişini fırçalamaya bile zaman bulamıyorlar. Ama telefonlarını al, Instagram’da ne kadar vakit geçirdiklerine bak, en az 2 saat geçirdiklerini göreceksin. Arabayla trafikteyim, yeşil yanıyor, yaya elindeki telefona bakarak yürüyor, arabaya bile dikkat etmiyor. Korna çalınca tepki gösteriyor.
Trafikte yaşadığınız bir kavga olayı var, onu da konuşalım isterim…
– 6 ay önce oldu. Arabaların ikişerli park ettiği bir yolda, karşımdan gelen araç benim geçmememi sağlamak için hızlandı. Ben geçtim, “Dur” dedi. Bir şey soracak zannettim. Gülerek “Buyurun” dedim ama küfretti. Bir baktım, yanındaki kadın telefonuyla beni çekiyor. Adam araç kapımı vurarak hasar verdi. Şikâyette bulundum. Sonra o iki kişi menajerimi arayıp tehdit etti, “Suçlamasını geri alsın, elimizde görüntüleri var” dediler. Eğer orada kavgaya karışsaydım, ünlü olduğum için linç edilirdim.
Tarih ile olan merakınızdan dolayı “yaşayan ansiklopedi” lakabını almışsınız. Eğer mümkün olsa, tarihin hangi döneminde yaşamak isterdiniz?
– Hiçbir döneminde. Geleceği merak ediyorum sadece. Geçmişle ilgili ise 13 bin yıl önce ne olduğuna dair bir merakım var. 13-14 bin yıl önceden bu yana insanlık, etik ve fizik kuralları açısından modern bir süreçten çok daha kötü bir zamana ilerledi. Bu, bilim adamlarının sunduğu bir teori. Dünya ileri gitmiyor, geriye gidiyor. O yüzden sadece 13 bin yıl önceyi merak ediyorum. Çünkü sanatsal yönden insanlık oldukça gelişmişti. Sanattan uzaklaştıkça insanoğlu hastalanacak.
Eşiniz Emel Hanım’la mutlu bir evliliğiniz var. Bir röportajınızda “Güne sarılarak başlarız” demişsiniz. Harika bir ritüel…
– İnsan karısına sarılmaz mı? Emel çok sabırlı bir kadın. İnanılmaz anlayışlı ve zeki. Bazen erkekler zekâdan yoksun olabiliyor. Testosteronun getirdiği baskı ve bunun kişiler üzerindeki etkisi, zamanla onların zekasını etkileyebiliyor. Bir tartışma yaşadığımızda, ne zaman üste çıkacağını veya altta kalacağını çok iyi biliyor. Emel’in duygusal zekâsı oldukça yüksek. Saygı da çok önemli, bunu da yitirmiyoruz. Saygının üzerinde sevgi, emek ve heyecan var. O heyecanımızı da kaybetmiyoruz.
Hiç küs uyumaz mısınız?
– Asla. Yarım saat bile küs kalmışlığımız yok.
Hiç tartışmaz mısınız peki?
– Evde hiç tartışmayız. Trafik nedeniyle yolda tartıştığımız durumlar oluyor. Emel’in hız fobisi var, “Hızlı gitme” der, sadece o. Ben hiçbir zaman “Haklıyım” demem, “Sen haklısın” derim. O da bana öyle der. Genel anlamda ilişkilerdeki sorun, kişilerin kendilerini haklı görmesinden kaynaklanıyor.
– Yurtdışında, hayalimdeki yönetmen Terrence Malik’in filminde oynadım. Hz. İsa’yı çarmıha götüren karakteri canlandırdım. 5 yıl oldu çekeli. Orada şunu fark ettim; meğer biz burada ağzımızla kuş tutuyormuşuz! Terrence, benden bir sahneye katılıp doğaçlama yapmamı istedi. İsa’yı taşladığımız, halkı provoke ettiğimiz bir sahneydi. İngilizce, “İsa’nın söyledikleri tamamen küfürdür” dedim ve tüm oyuncular “Küfürdür” demeye başladı. Ortaya çok başarılı bir sahne çıktı. Yaptığım o doğaçlamaya herkes şaşırdı. Onlara Türkiye’de kaç saat dizi çektiğimizi anlattım.
Kaynak: Hürriyet
MasterChef Muratcan Sural: Genç Şefin Başarıları ve Yenilikçi Yaklaşımları