Adnan Oktar’ın Duruşmasında İsrail-Filistin Savaşına İlişkin Açıklamalar

İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde Duruşma

İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya, tutuklu sanık Adnan Oktar, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katıldı. Duruşmaya, 8 tutuksuz sanığın yanı sıra sanık avukatları da iştirak etti. Oktar, duruşmada yaptığı savunmada, İsrail'in Filistin'e yönelik saldırılarının 15 günde durdurulabileceğini öne sürdü.

''MASUM GENÇ KIZLAR''

Adnan Oktar, tutuklanmasını gerektirecek bir durum olmadığını savunarak, “Masum genç kızlar, kendi aralarında bağlantı içindeler. Hepsi birbirini seviyor. 'Neden bir aradasınız?' diye soruyorlar. Ancak burada bir gasp, tehdit ya da şantaj söz konusu değil. Bunu siz de biliyorsunuz. Benim arkadaşlarım hiçbir suç işlemedi." ifadelerini kullandı. Oktar, tutuklanmasının hukuksuz olduğunu belirterek, "Duruşma salonuna gelerek savunma yapmak istiyorum. Yüzümü görmüyorsunuz ve samimiyetime inanmıyorsunuz. Konuşmalarımın bir kısmı cımbızla alınıyor. Yine de takdir mahkemenindir. Ön yargıya gerek yok. Ben vatanını, milletini, Türkiye Cumhuriyeti'ni seven bir insanım." şeklinde konuştu.

''BERAAT EDECEĞİME İNANIYORUM''

Hakkındaki cinsel istismar iddialarının asılsız olduğunu savunan Oktar, cezasının 10 bin yıla çıkmasının kendisini ilgilendirmediğini ifade etti. "Adalet Bakanımız çok dürüst bir insan. Kanun yararına bozma yoluyla hakkımda verilen cezaların hepsinin düşeceğine, beraat edeceğime inanıyorum." dedi.

‘DEVLET GÖREV VERİRSE İSRAİL- FİLİSTİN SAVAŞINI DURDURABİLİRİM'

Oktar, İsrail-Filistin savaşına da değinerek, “Devlet bana görev verirse şu an süren savaşları durdurabilirim. Filistin'deki durumu çok rahat bir şekilde durdurabilirim. İsrail'deki dindar Musevileri ve Filistin'deki Müslümanları tanıyorum. 15 gün içinde savaşı durdururum. Cezaevinden çıkmama da gerek yok. Bana bir oda ayarlasalar, burada rahatça yapabilirim. Gençlerin de mutlu olmasını sağlayabilirim. Kadına karşı nefreti ortadan kaldırabilirim. Türkiye'yi bayram havasına sokabilirim. Türkiye huzursuz, herkes mutsuz durumda.” dedi.

Ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, tutuklu sanık Oktar'ın duruşmaya getirilmesi için cezaevine yazı yazılmasına karar verdi. Duruşma, 6 Aralık'a ertelendi.

İDDİANAMEDEN

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu tarafından hazırlanan iddianamede, 20 kişi şüpheli olarak yer aldı. Mahkeme kararlarıyla silahlı suç örgütünün yöneticisi olarak kabul edilen Adnan Oktar'ın cezaevinde bulunduğu ve bu süreçte örgütsel faaliyetlerine devam ettiği kaydedildi. Oktar'ın, özellikle avukatları ve diğer örgüt yöneticileri Meltem Arıkan Daban ve Ferhunde Eda Babuna aracılığıyla örgütü diri tutmaya çalıştığı, talimatlarının cezaevi dışında yayılmasını sağladığı belirtildi.

İddianamede, Oktar'ın yargılamanın bir kumpas olduğuna dair kamuoyu oluşturma ve siyasi lobi desteği alma faaliyetlerine giriştiği vurgulandı. Ayrıca, ana çatı davasında ceza alan ve cezaevinde bulunan örgüt üyeleriyle mektuplar ve avukatlar aracılığıyla iletişim kurarak etkin pişmanlıktan yararlanmak isteyen örgüt üyelerini engellemeye çalıştığı ifade edildi.

Oktar'ın cezaevinde kaldığı dönemde, 15 gün gibi kısa bir süre içinde yaklaşık 200 avukat ile olağan akışa uygun olmayacak şekilde "hukuki yardım" adı altında görüşmeler gerçekleştirdiği belirtildi. İddianamede, sanıklar Adnan Oktar, Meltem Arıkan Daban ve Ferhunde Eda Babuna'nın "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" suçundan 5 yıldan 12'şer yıla kadar hapisle cezalandırılması talep ediliyordu. Bu sanıkların ayrıca, Türk Ceza Kanunu'nun ilgili maddesi uyarınca, örgüt üyelerinin örgütün faaliyeti çerçevesinde işlediği tüm suçlardan dolayı fail olarak cezalandırılmaları isteniyordu. Adnan Oktar, Meltem Arıkan Daban ve Ferhunde Eda Babuna'nın "örgütün veya amacının propagandasını yapma" suçundan 10,5 yıldan 31,5'ar yıla kadar hapis cezasına çarptırılması talep edilen iddianamede, diğer 17 sanığın da "suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma", "örgüte yardım" ve "örgütün veya amacının propagandasını yapma" gibi suçlardan farklı sürelerde hapisle cezalandırılması istendiği kaydedildi.

Aynı zamanda, Oktar ve diğer sanıkların bu süreçteki faaliyetleri, yargının bağımsızlığına ve adalet sistemine olan güvene zarar verme potansiyeli taşıdığı vurgulandı.