Ahu Yağtu’nun Kiracı Davası: İstanbul Sulh Hukuk Mahkemesi’nde Tahliye Süreci

İstanbul Sulh Hukuk Mahkemesi'nde Kiracı Davası



İstanbul Sulh Hukuk Mahkemesi'nde açılan bir davada, ünlü oyuncu Ahu Yağtu, 2017 yılında Beşiktaş-Ortaköy'deki bir daireyi kiralamıştı. Ancak, dairenin sahipleri olan Muharrem Ömer Özgür ve eşi Esin Özgür, tapu ve kadastro paylaşım sistemi aracılığıyla Yağtu'nun aynı ilçe sınırları içinde Bebek'te bir evinin olduğunu öğrenince, kiracıdan evden çıkmasını talep ettiler.

Çiftin avukatının mahkemeye sunduğu dilekçede; "Türkiye Borçlar Kanunu'nun 352’nci maddesine göre kiracının aynı ilçede oturmaya elverişli bir konutunun bulunması halinde, kiraya veren tahliye isteyebilir. Arabuluculuk görüşmesinde anlaşma sağlanamamıştır" ifadelerine yer verildi.


Oturmaya Elverişli Olmadığı İddiası

Ahu Yağtu, karşı tarafın açtığı davanın reddini talep etti. Cevap dilekçesinde, Bebek'teki taşınmazın Ahu Yağtu için oturmasına elverişli olmadığı belirtilerek şu ifadeler kullanıldı: "Bu taşınmaz, geçmişte mağaza olarak kullanılan, sonrasında ise işyeri olarak kiraya verilen bir yer olup, fiziksel özellikleri itibarıyla işyeri olarak kullanılmaya uygundur. Ayrıca, müvekkilimin ve 11 yaşındaki çocuğunun bilinirliği ve güvenlik açısından kötü niyetli kişilerden uzak durması için güvenlikli bir sitede yaşamaları gerekmektedir. Bebek’teki taşınmaz, yeterli güvenlik önlemlerine sahip değildir."


Mahkeme Değerlendirmesi

İstanbul Barosu'na bağlı avukat Dilek Yüksel, konuyla ilgili yaptığı değerlendirmede, "Türk Borçlar Kanunu'nun 352/3. maddesinde bir tahliye sebebi düzenlenmiştir. Bu maddeye göre kiracının veya eşinin, aynı ilçe ve belde sınırları içinde konut olarak kullanılmaya elverişli başka bir evi varsa ve ev sahibinin kira ilişkisi kurulurken bu evden haberi yoksa, bu sebebe dayanarak tahliye davası açabilir. Bu durumda, tahliye davası açılabilmesi için aşağıdaki şartların sağlanması gerekmektedir:



Kiracının aynı belde/ilçe sınırları içerisinde gayrimenkulünün bulunması yalnızca yeterli değildir; bu gayrimenkulün konut olarak kullanılmaya elverişli olması da gerekmektedir. Mahkeme, konut olarak kullanılmaya elverişli olup olmadığını tespit ederken keşif deliline başvuracak ve bu delil vasıtasıyla gayrimenkulün oturmaya elverişli olup olmadığını değerlendirecektir. Mahkeme, somut olay bazında değerlendirme yapacak ve tarafların iyi niyetli olup olmadığı üzerinde duracaktır. Karşılaşılan vakalarda bazen kiracılar, kendi evini daha yüksek bir bedelle kiraya verip, daha düşük bir kira bedeliyle kiracı olarak oturabilmektedir. Diğer durumlarda ise ev sahipleri, kira sözleşmesi kurulurken kiracının evini bildiği halde, kiracıyı tahliye edebilmek ve daha yüksek bir bedelden kiraya verebilmek amacıyla bu maddeye dayanarak dava açmaktadır. Mahkeme, önüne gelen olaya ve tarafların durumlarına göre bir karar verecektir." dedi.

Kaynak: Hürriyet