35,3669$% 0.08
36,4385€% -0.43
43,6542£% -1.04
3.024,78%0,46
2.664,48%0,56
9.949,66%-0,22
Bugün Çernobil’de yaşanan değişiklikler dikkat çekici. Felaketten geriye kalanlar, hem doğanın hem de insanların nasıl bir yaşam sürdüğünü merak uyandıran bir biçimde şekillendiriyor. Peki, Çernobil’in geleceği ne olacak? İşte detaylar…
Çernobil felaketi, 1986 yılında bölgedeki insanları korkutucu bir hızla terk etmeye zorladı. Ancak yıllar geçtikçe, terkedilmiş şehirde doğa, insanlardan bağımsız olarak şaşırtıcı bir şekilde yeniden canlanmaya başladı. Çernobil’in 30 kilometre çapındaki “Alınmaz Bölge” (Exclusion Zone) hâlâ terkedilmiş durumda, fakat bu bölge şimdi Dünya’nın en büyük vahşi yaşam alanlarından biri haline gelmiş durumda.
Çernobil’de gerçekleştirilen araştırmalar, insanların terk ettiği bu bölgede doğanın nasıl kendini iyileştirdiğini gösteriyor. Terk edilmiş şehirlerde ormanlar yeniden büyüdü, hayvan popülasyonları arttı ve biyolojik çeşitlilik beklenmedik bir şekilde gelişti. Çernobil’i ziyaret eden bilim insanları, bölgedeki flora ve faunanın, nükleer felaketten sonra bile oldukça sağlıklı olduğunu belirtiyor.
Dr. Timothy Mousseau, Çernobil’deki ekosistem üzerine uzun yıllar araştırmalar yapmış bir biyolog olarak, “Bölgedeki bazı hayvanlar ve bitkiler, radyasyonun etkilerine karşı beklenenden daha dayanıklı hale gelmiş gibi görünüyor. Bu bölgedeki doğa, insanların yokluğunda hızla geri dönmeye başladı” diyor.
Yine de, Çernobil’in radyoaktif serpintileri, özellikle bölgedeki toprak ve su kaynakları üzerinde kalıcı etkiler bırakmış durumda. Hâlâ bölgede yaşayan bazı hayvanlar, radyasyonun etkilerini taşıyor ve bu etkiler doğrudan ekosistemi etkiliyor.
Çernobil’in terkedilen bölgesinde doğa canlanmış olsa da, insanlar hala korku ve kaygıyla bu bölgeye geri dönmüyorlar. Ancak, bölgedeki cesur bireyler, Çernobil’e geri dönerek normal yaşamlarına devam etmeyi tercih ediyor. Bu kişilere “Samosely” deniyor. 1986’daki felaket sırasında bölgeyi terk etmeyen ve hâlâ orada yaşamaya devam eden bu insanlar, bir yandan çok az sayıda kalmışken, diğer yandan büyük bir cesaret örneği sergiliyorlar.
Çernobil’deki insanlar, radyoaktif sızıntının oldukça yüksek olduğu bölgelerde yaşadıkları için sağlık sorunlarıyla mücadele ediyorlar. Çernobil felaketi sonrasında, bölgede kanser vakalarının artışı ve genetik hastalıkların yaygınlaşması, bilim insanları ve sağlık uzmanları tarafından sıkça rapor edildi. Bununla birlikte, bölgede yaşamaya devam edenlerin sağlığıyla ilgili yapılan araştırmalar, özellikle uzun süreli maruziyetin ciddi sağlık problemleri doğurduğunu gösteriyor.
Dr. Geraldine Thomas, Londra Üniversitesi’nde biyolog ve radyasyon uzmanı olarak, “Çernobil felaketinin ardından 40 yıl geçti, ancak bölgedeki insanlar hâlâ sağlık sorunlarıyla mücadele ediyor. Yüksek seviyelerde radyasyona maruz kalmak, kanser riskini arttırıyor ve genetik bozukluklara yol açabiliyor” şeklinde açıklamalarda bulunuyor.
Çernobil’in geleceğiyle ilgili farklı senaryolar mevcut. Bir tarafta, bölgedeki ekosistemin zamanla iyileşmesi ve bölgenin doğa koruma alanı olarak korunması gerektiği savunuluyor. Öte yandan, Çernobil’in terkedilmiş halinin, bir zamanlar yaşanan felaketin hatırlatıcı bir sembolü olarak korunması gerektiği görüşü de bulunuyor.
Çernobil bölgesindeki nükleer santralin hâlâ aktif olan tehlikeleri bulunuyor. 1986’daki patlama sonrasında, Çernobil santralinin reaktörünün üstü geçici olarak betonla kapatıldı ve “Çernobil Sarcophagus” adı verilen yapılar inşa edildi. Ancak bu geçici çözüm, zamanla çürümeye ve sızıntılara yol açabiliyor. 2016 yılında, eski sarkofagusun üzerine inşa edilen yeni “Yeni Güvenlik Kafesi” (NSC) ile bu yapının ömrü uzatılmaya çalışıldı. Bu yeni yapı, Çernobil’in geleceği için bir umut ışığı olarak görülse de, bölgenin tamamen temizlenmesi ve yeniden güvenli hale getirilmesi için hâlâ çok yol kat edilmesi gerektiği belirtiliyor.
Dr. Sergey Zibtsev, Ukrayna Çernobil Araştırma Enstitüsü’nden bir uzman olarak, “Çernobil bölgesinin tamamen güvenli hale getirilmesi için önümüzde uzun bir süreç var. Ancak, bu bölgenin doğa açısından sunduğu eşsiz veriler, gelecekteki nükleer felaketlerin önlenmesinde önemli bir kaynak olabilir” şeklinde görüş bildiriyor.
Çernobil, tarihin en büyük nükleer felaketi olarak hatırlansa da, bölgedeki yaşam hâlâ devam ediyor. Bir yanda doğa, nükleer felaketten sonra bile kendi kendini onararak şaşırtıcı bir iyileşme göstermişken, diğer yanda insanların geri dönüşü ve sağlıklı bir yaşam sürmeleri büyük bir risk taşıyor. Çernobil’in geleceği, bilim insanları tarafından titizlikle izlenmeye devam ederken, hem doğanın hem de insanların verdiği tepki, bu bölgenin dünya için önemli bir araştırma alanı olmaya devam edeceğini gösteriyor.
İstiklal Marşı Okunurken Yaşanan Tartışma ve Gerginlik