34,5467$% 0.18
36,0147€% -0.62
43,3470£% -0.52
3.005,41%1,48
2.705,79%1,29
9.549,89%1,94
Yeni şarkınız “Aşktan Bir Fazla” yayınlandı. Bu eser, geçmiş yıllardaki tarzınıza benzetildi. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
– Murat Güneş’ten gelen besteleri dinlediğimde, bunların gerçekten benim tarzıma uygun olduğunu fark ettim. Şarkıyı çok beğendim. İçinde 90’ların ezgilerini barındırıyor ve gırtlak nağmeleri ile de zenginleşiyor. Bu nedenle, eser bana son derece sıcak ve samimi hissettirdi.
Klip çekerken eğlenceli bir yaklaşım benimsediniz. Klipte oyunculuğunuz da ön plana çıkıyor.
– “Arnavut Kaldırımı” klibimdeki performansımla Fransız TV kanalı MCM’den oyunculuk ödülü almıştım ve orada üçüncü olmuştum. Görselliğe büyük önem veriyorum. Kliplerin, şarkının ruhunu yansıtmasını istediğim için, sadece duvarın önünde durup şarkı söylemek bana göre değil. Onur Özaydın ile birlikte çalışarak harika bir iş çıkardık.
Uzun bir süre müzikten uzak kaldınız. Sektöre karşı bir küskünlük mü yaşadınız?
– 2013 yılında Amerika’ya gittim. Bu süreç benim için bocalama dönemiydi. Orada şarkılar yazmaya devam ettim, müziği asla bırakmadım. 2017’de Türkiye’ye döndüğümde, tekrar müzikle ilgilenmeye başladım.
Neden 4 yıl boyunca Amerika’da kaldınız?
– Kız kardeşim orada yaşıyordu, onun yanına gitmek istedim. Biraz hava değişikliği yapmak, kendimi farklı bir perspektiften değerlendirmek istedim. Orada da müzikten kopmadım, birçok beste yaptım. Türkiye’ye döndüğümde ise konserlere hemen başladım. Vatanıma olan özlemim beni çok etkiledi.
Beste yapan pop sanatçılarından birisiniz. Ancak rap müzikte daha fazla zenginlik olduğu düşünülüyor. Bu durumu pop müzik açısından olumsuz buluyor musunuz?
– Ben sahnede dans etmeyi pek beceremem. Her sanatçının bir eksiği vardır. Şarkı yazamayanlar sahnede güzel dans ediyorlar. Sahneler artık daha çok şova yönelik.
90’lı yılların en çok ilgi gören sanatçılarındansınız. O döneme özlem duyuyor musunuz?
– O dönemde şarkınızın veya klibinizin müzik listelerinde 1 numara olması oldukça özeldi. İnsanlar hep böyle gideceğini düşünür ama işlerin döngüsü değişiyor. Her şeyin birbirine bağlı olduğunu düşünüyorum, bu yüzden hiç yadırgamıyorum ve ben de kurallara göre hareket ediyorum.
90’lı yılların şarkıları hala dinleniyor ve seviliyor. Günümüzde bu tarz şarkılar neden az yapılıyor?
– Teknolojik unsurlar müziğe dahil oldu. Artık herkes evinde kurduğu stüdyolarda şarkı yapabiliyor. Hiçbir müzisyenle iletişime geçmiyorlar. Bu durum, şarkıların daha kolay çıkmasına neden oluyor. Ancak akustik eserlerin sıcaklığını hissetmek de bir başka güzel.
90’lı yıllardaki Demet’e bir öğüt verecek olsanız, ne derdiniz?
– “Şaşaa gelip geçicidir. Bestelerini ve şarkılarını yapmaya devam et. Aynı yolda aynı duyguyla yürümelisin” derdim. Ben biraz duygusal biriyim, çevremden etkileniyorum. Eleştiriler geldiğinde üzülüp müziği ve kendimi dışlayabiliyorum. Bu duruma düşmemem gerektiğini biliyorum. Duygusal değil, profesyonel olmalıyım.
İşinize dair tasvip etmediğiniz şeyler var mı?
– Müzik listelerinde üst sıralarda yer almak için para verilmesi gibi şeyler. Bunlar geçmişte de vardı. İtiraz ettiğimde bazı şeylerin değişmediğini görmek beni küstürüyor. Ancak artık bu durumları önemsememeye çalışıyorum.
Küskünlüğünüz nasıl sona erdi?
– Türkiye’ye olan özlemimle.
İnternette sizin için “çok cesur bir kadın” deniliyor, bu doğru mu?
– Evet, cesur biriyim.
Bu güne kadar yaptığınız en cesur hareket ne oldu?
– Dışarıdan sakin görünsem de, içten içe oldukça cesurum. Kayahan Abi bana “Koro kızı gibisin” derdi. Sahneye çıkarken biraz daha ağır duruyorum ama aslında parendeler atmayı severim. Bir gün Metin ve Emel bana gelmişti. Ertesi gün Emel’in programına katılacaktım. Onlar geldiğinde “Neden geldiniz, yarın görüşeceğiz” dedim. Sonra “Sen parende atamazsın” dediler. Ben de hemen parende attım. Meğer ekip bahçeye gizli kamera yerleştirmiş. O görüntüler programda yayınlandı!
Yaptığınız en çılgınca şey neydi?
– Miami’de bungee jumping yapmıştım. Uçma hissi oldukça güzeldi. Amerika’da seramik sanatıyla da ilgilenmeye başladım, amatörce tabaklar ve heykeller yaptım.
Sanatçı yönünüzü görüyoruz ama özel hayatınızı pek sergilemiyorsunuz. Bu bilinçli bir tercih mi?
– Evet, özel hayatıma müdahale gibi geliyor bana. Magazinle pek ilgilenmiyorum, bu durum benim için ayıp gibi. Çok göz önünde olmaktan hoşlanmıyorum. Erkek arkadaşım ile gündeme gelmektense, sanatımla anılmak benim için daha önemli.
Klibinizde hastalıklı bir aşk teması var. “Aşktan bir fazla” ifadesi ne anlama geliyor?
– Klibimdeki aşkı Onur Özaydın canlandırdı. Normalde kadınlar romantik bir film izlemek isterken, erkekler genellikle maç izlemek ister. Ben de bu durumu mizahi bir dille ele alarak, erkeği bağlayarak istediğim şeyleri yaptırıyorum.
Gerçek hayatta da böyle mi davranıyorsunuz?
– Evet, bana “Çok anaç seviyorsun” derler. Erkek arkadaşımın her şeyini düşünmeye çalışırım. Kıyafetinden yaptığı işe kadar destek olmaya özen gösteririm.
Yaşlanmıyorsunuz, bakım sırlarınız neler?
– Çok fazla bir şey yapmıyorum aslında. 33 yaşında botoks yaptırmaya başladım, bu sayede kırışıklık oluşumunu engelledim. Son zamanlarda göz altlarıma minik dokunuşlar yaptırdım. Botoks dışında pek bir şey yaptırmadım. Biraz da genetik olarak, yaşıma göre iyi görünüyorum.
Aşk hayatınızla gündeme gelmiyorsunuz. Evlilikten de uzak kaldınız, sebebi nedir?
– Anne-babası ayrı büyüyen çocuklardan biriyim. Bu deneyim, bana eksiklik hissi yaşattı. Bu nedenle kendi kendime “Evlenmeyeceğim” dedim. Evlenirsem çocuk için evlenecektim. Bizim sektörümüzde evliliklerin uzun sürmediğini biliyorum ve ben de biraz tutucuyum. Çocuğum olursa boşanmak istemiyorum.
– Çocukken “Ne olacaksın?” diye sorduklarında “Anne olacağım” derdim. En büyük hayalimdi ama kendi egom için çocuk yapmamayı tercih ettim. Annem bile “Git sperm bankasından al, öyle yap” dedi ama ben babasız bir çocuk istemedim. Tüm çocuklar benim çocuklarım. Özgürlüğüme de çok düşkünüm. Yaşam tarzıma dikkat ederim ama baskı altında olmak istemem. Bu yüzden de korkmuş olabilirim.
Metin Arolat’ın vefat haberi geldiğinde hastaneye ilk giden kişi sizdiniz. Acı haberi nasıl aldınız?
– Metin, benim en yakın arkadaşlarımdan biriydi. Birlikte hem zor hem de güzel günler geçirdik. Her şeyi paylaştık, kardeş gibi bir bağımız vardı. Onu aradığımda, menajeri çıktı. “Kaybettik” dediğinde şoke oldum, şaka sandım. Ancak durumun gerçek olduğunu anladığımda hastaneye koştum. Hâlâ inanamıyordum. Bir gün önce ona “Hayatta en güzel şey kalp kriziyle ölmek” demiştim. Sanki bunu evrene yaymışım gibi hissediyorum. Metin çok iyi bir insandı, birine zarar vermezdi. Ama herkesin bir gün öleceğini biliyorum. O yüzden Metin için çok üzgünüm.
Ünlülerin Duygusal Nikah Törenleri ve Paylaşımları