38,0671$% 0.05
41,2679€% 0.14
49,2228£% -0.25
3.766,96%0,99
3.084,88%0,95
9.659,48%0,49
Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) Deprem Dairesi’nin verilerine göre, Ege Denizi’nde önceki günden bu yana en büyüğü 4.8 büyüklüğünde olan 200’den fazla deprem meydana geldi. Bu depremleri değerlendiren Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü ve Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Sözbilir, bölgedeki sismik aktivitenin detaylarına değindi.
Prof. Dr. Sözbilir, “Son günlerde Ege Denizi’nde Santorini Adası’nın hemen kuzeyinde, büyüklükleri 3 ile 4.8 arasında değişen depremlerin bir ‘fırtına’ şeklinde devam ettiğini görmekteyiz. Bu depremlerin meydana geldiği jeolojik ortamda, Atina, Santorini, Datça ve Bodrum hattı boyunca yay şeklinde bir geometriye sahip aktif bir volkanik ada yayı bulunmaktadır. Güney Ege Volkanik Ada Yayı olarak bilinen bu yapıda, Santorini, Milos ve Nisiros gibi çeşitli volkanik adalar mevcuttur. Bu adaların çevresinde tarihsel ve modern dönemlerde birçok deprem kaydedilmiş olup, volkanik patlamalar da yaşanmıştır. Bu nedenle, bu adaları oluşturan volkanların günümüzde aktif olduğu kabul edilmektedir,” şeklinde açıklamalarda bulundu.
Prof. Dr. Sözbilir, Ege Denizi’ndeki volkanik çıkışları kontrol eden deniz altı diri fayların da mevcut olduğuna dikkat çekti. “Bu diri faylar, Yunanistan ile Türkiye arasındaki Ege Denizi altındaki kabuğu kırarak, depremler üretiyor ve bölgedeki gerilimi dengelemekte. Ege kabuğunun altında, Girit Adası güneyinden geçen ve Ege dalma-batma zonu olarak bilinen yay şekilli bir levha sınırı bulunmaktadır. Bu sınırın güneyinde, Afrika levhası Ege levhasının altına yılda 20 milimetre hızla dalmaktadır. Bu nedenle, Girit ve Rodos Adası arasında da çok sayıda depremin meydana gelmesi kaçınılmazdır,” dedi.
Yunan meslektaşlarının son on yılda Ege Denizi altındaki faylarla ilgili yaptığı araştırmalara da değinen Prof. Dr. Sözbilir, “Santorini’nin kuzeyinde, Santorini-Amorgos fay sisteminin varlığını tespit etmişler ve bu fay sistemi boyunca önemli bir aktivitenin olabileceğini, bunun da aktif volkanizma ile ilişkili olabileceğini belirtmişlerdir. Geçtiğimiz yıl gerçekleştirilen bir çalışmada, 9 Eylül 1956 tarihinde meydana gelen 7.5 büyüklüğündeki Amorgos depreminin deniz tabanında 75 kilometre uzunluğunda yüzey kırığı oluşturduğu ve yakın adalarda tsunamiye neden olduğu anlaşılmıştır,” şeklinde belirtti.
Kayıtlara göre, 1956 depreminden yalnızca 13 saniye sonra, odak derinliği 45-90 kilometre olan ve büyüklüğü 6 ila 7.2 arasında değişen ikinci bir depremin meydana geldiği kaydedilmiştir. Bu depremler sonucunda Santorini ve Amorgos’ta 3,200’den fazla bina hasar görmüş ve 54 kişi yaşamını yitirmiştir. Son günlerde, ocak sonu ve şubat başında meydana gelen depremler, Santorini-Amorgos fayı ve bu fayın çevresindeki diğer fayların tetiklendiğini gösteriyor. 1956 yılında Amorgos fayının kırıldığını düşündüğümüzde, son bir haftadır meydana gelen depremlerin magmatik kaynaklar ve hidrotermal aktivite nedeniyle tetiklendiği ve yeni bir volkanik aktivitenin başlangıcını işaret ettiği kabul edilebilir. Bu nedenle, bölgedeki Anafi-Astypalea fay sistemi, Los fay sistemi ve Kinairos fayının yakın gelecekte yıkıcı depremler üretme ihtimali oldukça yüksek görünmektedir,” ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Sözbilir, Türkiye için rahatlatıcı bilgiler de vererek, “Bu fay sistemlerinin Türkiye kıyılarına uzaklığı 150-200 kilometreyi bulduğundan, Türkiye’nin bu depremlerden etkilenme derecesi oldukça düşüktür. Ancak, bu bölgedeki deniz altı faylarının 7 büyüklüğünde bir deprem üretmesi durumunda, Kuşadası, Bodrum ve Datça kıyılarının tsunami riski açısından modellenmesi ve buna göre önlem alınması gerekmektedir,” dedi.
Kaynak: Timetürk
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed el Şara’nın Türkiye Ziyareti ve İlişkilerin Güçlendirilmesi