DOLAR

35,3644$% -0.06

EURO

36,5087% 0

STERLİN

44,0261£% 0.05

GRAM ALTIN

2.993,60%-0,23

ONS

2.630,87%-0,27

BİST100

10.075,17%1,14

İmsak Vakti a 02:00
İstanbul AÇIK
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a

İsmet Özel’in Modernizm Üzerine Değerlendirmesi

İstiklal Marşı Derneği’nde İsmet Özel’in Modernizm Değerlendirmesi

İstiklal Marşı Derneği’nin internet sitesinde yazılarına devam eden şair İsmet Özel, Osmanlı İmparatorluğu ve sonrasında yaşanan modernizm sürecini derinlemesine değerlendiriyor. Bu bağlamda, Hoca Nasreddin’in kıyametle ilgili bir fıkrasını ele alıyor.

Kıyametin Küçüğü ve Büyüğü

Hoca Nasreddin’e kıyametin ne zaman kopacağı sorulduğunda, tereddüt etmeden “Kıyametin küçüğü, karım öldüğünde; büyüğü ise ben öldüğümde kopacak” şeklinde bir cevap verir. Bu yanıt, bir latife mi yoksa insanları derinden etkileyen bir felsefi sorunun en doğru cevabına ulaşmak mı? Bence ikincisi. Her yaratılmış varlık, bu bir serçe kuşu bile olsa, eşsizdir ve her bireyin başına gelen olaylar, başkalarının başına gelmez. Bu gerçeği ancak yaşayanlar bilir.

Her bireyin ateşe ne kadar uzak durduğu, bahçeye ne kadar yakın olduğu, dünyanın tamamını ele geçirmekten daha önemlidir. Burhan Toprak, tertiplediği Yunus Emre divanını “Teferrüç eyleyu vardım, sabahın sinleri gördüm” mısraı ile kabristanda başlatır. T.S. Eliot ise bu yaklaşımı “In my beginning is my end” mısraı ile tasdik eder. Yani insanın sonu, başlangıcında, en belirgin ifadeyle tuttuğu istikamettedir.

Toplumu Kemiren İnkılaplar

Allah, ferdin önemini vurgulamayı Kur’an nazil oluncaya kadar erteledi. Kitaplı dinler başlığı altında toplayabileceğimiz gruplar, ne Yahudiler ne de Hıristiyanlar, kendilerine tanınan süreyi değerlendirmenin kıymetini bilemediler. Geçen yüzyıllarda yaşananlar, birçok insana İslam’ın bir şifa kaynağı olduğunu öğretmedi. Zamanla birçok insan, modernlik tutkusuna kapıldı. Bilimin, dinin hakkından geleceğine dair inançlar gelişti. Din üzerinden edinilen bilginin zahir ve batın özelliklerini tanınmaz hale getirdiğine çoğu insan kayıtsız kaldı.

Zahir ve batın arasındaki farkı umursamazlık, bazı ülkeleri savaş alanında egemen olanların çöplüğü haline getirdi. Ancak Türkler, I. Cihan Harbi sonrası Batı Medeniyeti’nin, özellikle de Büyük Britanya’nın çöplüğü olmayı reddettiler. Peki, toplumumuzu kemiren inkılapları nasıl açıklayabiliriz? Bu durum, ilk bakışta anlaşılması gereken kadar basit değildir. Tarihin yükü başlı başına bir meseledir.

ad826x90

Türkler, Osmanlı Devleti’nin çöküş döneminde bir vatan derdi taşıyorlardı. Hıristiyanlar, 1920 yılında Misak-ı Millî’yi ilan ederek bu dertlerine merhem olacak bir çözüm bulduklarına inandılar. Osmanlı Meclis-i Mebusan’ı, Misak-ı Millî izleğini gerçekleştirmek için yemin etti. Misak-ı Millî, Türkler için yeniden başlamanın sembolüydü. Diyar-ı Rûm’u Dar-ül İslâm haline getirdiğimiz günlere geri dönüyorduk. Ancak bu dönüşü imkânsız hale getirmek isteyenler, inkılapları icat ettiler.

Olan bitene Müslüman gözüyle bakmak isteyenler, cumhuriyet yönetiminin inkılaplar çemberine “İkinci Hicret” gözüyle bakabilirdi. Birinci hicretimizde Mekke’den çıkarılmıştık; ikincisi ise Müslümanları hem Mekke’den hem de Medine-i Münevvere’den etti. Küfür âlemi, İslam’a ne teorik ne de pratik olarak tahammül ediyordu. Batı âlemi, kafamıza “terakki” fikrini sokmuştu. Nasıl ve nerede son bulacağına akıl erdiremeyeceğimiz bu terakkiden vazgeçmektense, İslam’dan vazgeçmeye razı hale getirildik.

Kopernik devrimi, Darwinizm ve bilinçaltı kuramları, Batı’ya ait rasyonalitenin kurtuluş yolunu açamayacağını gösterdi. İnsan, evrenin göz ardı edilebilir bir köşesinde türlerden biri olarak yaşamaktaydı. Kararlarımızı aklımızı başımızda tutarak veremiyorduk. Çünkü bastırarak bilinçaltına ittiğimiz arzularımız, bizi nevrozlara teslim etmişti. Çizdiğim bu tablo gerçeği yansıtıyor mu? Hayır, fakat modernizmin tuzağı, tüm toplulukları kuşatacak kadar açıktı. Evet, tuzağın bariz olması, çoğunluğun bu tuzağa düşmesine neden oldu.

Eğer insanın yüceliğini ve engin özelliklerini öne çıkarmak isterseniz, herhangi bir bilim otoritesi sizi kulağınızdan tutup kafanızı Kopernik devrimiyle parçalabilir. Eğer insanın doğada yer alan türlerden biri olmadığını iddia ederseniz, cehaleti savunma suçlaması altında ezilirsiniz. Bilinçaltını inkar edenler arasında yer alırsanız, ayağınız Dünya Sistemi’nin ihanetine ses çıkarmayanların dolambaçlı hilelerine takılacak ve ömrünüzü sarsıntı geçirmiş biri olarak tamamlayacaksınız. Aklı başında olmak, birey olarak öne çıkmayı gerektirir. Birey olma özelliği ise bir kavme mensup olmaksızın mümkün değildir.

ad826x90

Türkler, modern dünyaya mensup olmanın hedef birliğinden ibaret olduğunu gösterdiler. Hedef birliği, sahip olduğumuz her şeyin değerine vakıf olduğumuz şartlarda belirginleşir. Müşterek bir hedeften, eğitim hayatının kalitesini daha yukarı taşımadığımız sürece mahrum kalacağız.

Kaynak: İstiklal Marşı Derneği

Ek Kaynak: Timetürk

0 0 0 0 0 0
YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Trajik Kaza Sonrası Gelişmeler

HIZLI YORUM YAP

0 0 0 0 0 0