DOLAR

35,2055$% -0.06

EURO

36,7876% 0.12

STERLİN

44,2656£% 0.02

GRAM ALTIN

2.974,80%0,41

ONS

2.626,84%0,40

BİST100

9.974,35%0,59

İmsak Vakti a 02:00
İstanbul PARÇALI BULUTLU
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
  • Evos Angels
  • Gündem
  • İsmet Özel’in Osmanlılık ve Modern Türk Kimliği Üzerine Düşünceleri

İsmet Özel’in Osmanlılık ve Modern Türk Kimliği Üzerine Düşünceleri

İsmet Özel’in ‘Biz olarak, bizler olarak, bizimkiler olarak’ Üzerine Düşünceler

Osmanlılık, yalnızca Türk milletinin gücünü değil, aynı zamanda Doğu Roma İmparatorluğu’nun, yani Bizans’ın yerini alan yeni bir devlet gücünü simgelemektedir. Müslümanlık, idareyi benimseyen Müslümanlaşmış bir halkın inanç biçimi olarak inşa edilmiştir. Ancak, Osmanlı İmparatorluğu döneminde halkın, devlet yönetimi üzerinde belirleyici bir etkisinin olduğu yanılgısına kapılmamak gerekir. Halkın İslâm anlayışı, devleti şekillendiren bir unsur olmaktan çok, devletin halkın anladığı dini sınırları aşamadan, sadece bu sınırların içinde kalmasıyla sınırlıydı.

Osmanlı yönetim tarzı, kaba ve katı bir iktidar modeli olarak kendini göstermiştir. Yüzyıllar boyunca taşınan bu ağır miras, hâlâ Türk milletinin omuzlarında durmaktadır. Batılılaşma sürecinin ortaya çıkmasıyla birlikte, bu yük her on yılda daha da artmakta; Türk milletinin geleceği açısından ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Türkler, kendi üstünlüklerini dünyaya sunarak alışılmadık bir dönemeç yaratabilecek mi, yoksa bu ağır yük altında ezilip gidecekler mi?

Küfre düşme tehlikesi, hayatın idamesi uğruna her şeyi mubah görmekle baş gösterir. Bu hayatın idamesi, yalnızca bireysel yaşamı değil, aynı zamanda devlet hayatını da kapsamaktadır. Osmanlı devlet adamlarının en büyük korkusu, kaynakların kurumasıydı. Türkler olarak dikkat etmemiz gereken bazı hususlar bulunmaktadır. Hıristiyanlığın XXI. yüzyılında, küfre düşmekten kaçınmak için, tarihi tecrübemizi ve Türk kimliğimizi derinlemesine anlamamız şarttır.

Osmanlı geçmişimizin Batılılaşma çabaları bahane edilerek karartıldığı gerçeğini açığa kavuşturmalıyız. III. Selim döneminde, devletin varlığını koruması, Osmanlı halkının yaşam kalitesinden daha önemli görülmüştür. Bu önem, gün geçtikçe daha titiz bir şekilde korunmaktadır. Hayat kalitemizin göstergesi, yalnızca mal ve mülke sahip olabilmemiz değildir; tarih boyunca, küfre karşı sergilediğimiz sert tutumlar kazançlı çıkmamızı sağlamıştır.

Batılılaşma süreci boyunca, kâfirlerin yaşam tarzına özendiğimiz her an, felâkete uğradık. Bugün, Hıristiyan XXI. yüzyılında, elimizdeki en değerli varlık yapay zekâ değil, şehitlik mertebesidir. Cihad ederken değil, gündelik yaşamda kendi rızkını temin edenlerin, ölerek şehitlik mertebesine ulaşmaları, bize dünya nimetleri için yaşamayı hedeflemenin gerçek anlamda manevi bir değeri olmadığını öğretmiştir.

ad826x90

Bu noktada, iman ve küfür arasındaki en kalın çizgiyi çekmek mümkündür. Ömrünü dünya nimetlerine ulaşmakla ölçenler, küfür dairesinde kalmaya mahkûmdur. Müslümanların içinde bulunduğu bir iman dairesi olmalı; bu daire, I. Cihan Harbi’nde kaybettiğimiz toplumsal dayanışma araçlarının yeniden inşa edilmesiyle mümkündür. II. Cihan Harbi, dünya nimetleri peşinde bir gelecek inşa etmenin çocukça bir hayal olduğunu gösterdi.

Nakit gücüne direnilemeyen bir dünyada, ne İtalyanlar Roma İmparatorluğu’nu yeniden canlandırabilir, ne de Almanlar, müstemlekelerini geri alabilir. Sadakatimiz, Kur’an-ı Kerîm’in bize gösterdiği yoldan başka bir yola hasredilirse, hem felâkete sürükleniriz hem de Türk milleti olarak tarih sahnesinde yer bulamayız. Yerkürede, Türkler dışında dinini ve milliyetini birbirine perçinlemiş bir millet yoktur. Yahudiler de benzer bir yol izliyor gibi görünebilir; ancak, onlar dinlerine milliyetlerini yok sayarak sadakat gösterirler.

Dolayısıyla, modern dünyada karşımıza çıkan bir Yahudi Amerikan zabiti olduğu gibi, Yahudi bir Türk zabiti de çıkabilir. Bu, Yahudiler için fayda sağlanacak şartların en üstte olduğunun göstergesidir. “Fayda sağlanacak şartlar”, dünya nimetlerinin en fazlasını elde etmekten öte bir anlam ifade etmez. Sermayenin terakümü, dünya üzerindeki merkez-çevre farkından kaynaklanan bir hâkimiyet yaratmıştır. Ancak, bu süreçte bazı ara duraklara ihtiyaç duyulması nedeniyle yerkürenin mutlak hâkimi olamamıştır.

Kapitalizm, dolaylı veya dolaysız olarak bir millî pazar alanı açmıştır. Modern anlamda milliyetçilik, kapitalizmin bir ürünüdür. Türkler ise tarih boyunca farklı bir yol izleyerek millet olmanın usulünü keşfetmişlerdir. Gaza Beylikleri döneminde elde ettiğimiz Diyar-ı Rum’da, Bizans’a ait bir ticaret ağı mevcuttu. Dar-ül İslâm, bu ağı yok ederek Anadolu’ya özgü bir taşımacılık modelini benimsetmiştir. Yüzyıllar boyunca Anadolu köylüsünün kullandığı iki tekerlekli kağnılar, dört tekerlekli taşıtları Balkanlardan gelen muhacirlerden öğrenerek geliştirmiştir.

ad826x90

Anadolu’nun tarım kültürü, 1950’li yıllarda yeni ve düzensiz bir hale dönüştü. Bu durum, halkın ruh hâline de etki etti. Okuryazarların bu ruh hâlini anlamalarına yönelik çabaları, sürekli müdahalelerle engellendi. Bu nedenle Türkler, “biz” duygusundan uzak tutuldu. Türk topraklarında devlet gücü ile millet gücünün kaynaşması anlamına gelen “bizler” fikrine ulaşmanın özlemi doğmadı. Batılılaşma çabaları nedeniyle, elimizde sadece bir “bizimkiler” takıntısı kaldı; bu, gerçek bir takıntı olup, önü belirsiz bir durumdur.

İsmet Özel, 29 Rebiülevvel 1446 (2 Ekim 2024)
Kaynak: Timetürk

0 0 0 0 0 0
YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Hamas Sözcüsü Fevzi Berhum ile Gazze’deki Direniş ve Aksa Tufanı Harekâtı Üzerine Röportaj

HIZLI YORUM YAP

0 0 0 0 0 0