35,2217$% 0.06
36,7603€% 0.01
44,4656£% 0.33
2.978,26%0,34
2.629,68%0,27
9.739,55%0,15
Antik dönem tarihçisi Strabon’un “Geographika” adlı eserinde “Katakekaumene” (Yanık Ülke) olarak adlandırdığı Kula-Salihli Jeoparkı, tarihi zenginlikleri, doğal güzellikleri ve kaplıcaları ile dikkat çekmektedir. Türkiye’nin UNESCO tarafından tescillenen tek jeoparkı olma özelliğini taşıyan bu alan, volkanik tepeleri ve lavların oluşturduğu “kaya denizi” ile bilim insanları için eşsiz bir doğal laboratuvar niteliği taşımaktadır.
Bölgede, TÜBİTAK destekli bir proje çerçevesinde araştırmalar gerçekleştiren Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nin yürütücülüğünde, Ankara Üniversitesi, Eskişehir Teknik Üniversitesi, Afyon Kocatepe Üniversitesi ve Kocaeli Üniversitesi’nden 12 bilim insanı, belirlenen alanlara özel tasarlanmış 15 “sismometre” yerleştirmiştir. Ulusal Deprem Gözlem Merkezi istasyonlarından da faydalanan araştırma ekibi, yerin 5 ila 30 kilometre derinliklerinde, akışkan ve ergimiş kayaçlar olarak bilinen 8 magma odasının varlığını tespit etmiştir. Bu magma odalarından en büyüğü, yüzeye yaklaşık 5 kilometre derinliğe kadar uzanmasıyla dikkat çekmektedir.
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi ve proje yürütücüsü Prof. Dr. Özgür Karaoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 3,5 yıl boyunca özel tasarım sismometrelerle Kula başta olmak üzere, Demirci, Selendi, Salihli, Alaşehir ve İzmir’in Kiraz ilçesini kapsayan yaklaşık 10 bin kilometrekarelik bir alanı incelediklerini belirtmiştir. Jeoloji ve jeofizik alanında uzman bilim insanlarıyla iş birliği yaptıklarını vurgulayan Prof. Dr. Karaoğlu, şu bilgileri aktarmıştır:
Prof. Dr. Karaoğlu, magma odalarının ağırlıklı olarak yüzeyden 15 kilometre derinlikte bulunduğunu ve 30 kilometre derinliğe kadar izlenebildiğini söyledi. Ayrıca, bu bölgedeki jeotermal sistemin de ısıttığını düşündükleri büyük bir magma kütlesi olduğunu ifade etti. Bu kütlenin yüzeye 5 kilometre derinlikten yukarı doğru yükseldiğini tespit ettiklerini sözlerine ekledi.
Bölgenin yaklaşık 2 milyon yıl boyunca volkanik aktivitelere ev sahipliği yaptığı ve birçok volkanik koni ile lav kalıntılarının bulunduğu bilgisini veren Karaoğlu, bölgedeki en son volkanik aktivitenin günümüzden 4 bin 700 yıl önce gerçekleştiğini belirtti. Karaoğlu, “Tespit ettiğimiz magma odalarının durumu, pozisyonları, dizilişleri ve yüzeye yakınlıkları değerlendirildiğinde, bunların yeniden faaliyete geçmesi ve püskürmesi mümkün görünmektedir.” dedi.
Karaoğlu, ayrıca bölgede aktif fay hatlarının bulunduğunu, depremlerin magmayı tetikleyebileceğini ve volkanik faaliyetleri başlatma riski taşıdığını belirtti. Şöyle konuştu:
Proje ekibinde yer alan Ankara Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü Başkanı ve Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Bülent Kaypak, bölgeye geçici olarak yerleştirdikleri sismometrelerden gelen verilerle AFAD ve Kandilli Rasathanesi’nin deprem gözlem merkezi istasyonlarından alınan yer hareketlerini gözlemlediklerini ifade etti. Bu alanda 3 bine yakın küçük deprem tespit ettiklerini, bu verileri kullanarak magma odalarının yer altındaki tomografik kesitini oluşturduklarını belirtti. Kaypak, “Tıpta kullanılan beyin tomografisi ve MR gibi tekniklere benzer şekilde, biz de yerin altını deprem verileri ile görüntüledik. Çok iyi sonuçlar elde ettik.” dedi.
Çalışmalarının bilimsel ve ekonomik açıdan önemli faydalar sağlayacağını, özellikle jeotermal araştırmalara rehberlik yapabileceğini vurgulayan Prof. Dr. Kaypak, şunları ekledi:
Kaynak: Timetürk
İran’ın İsrail’e Yönelik Füze Saldırısı ve Bölgesel Etkileri