Suriye’deki Muhaliflerin Halep ve Hama’daki Başarıları
Suriye'deki Son Gelişmeler ve Muhaliflerin Karşı Saldırısı
Türkiye, Rusya ve İran'ın yürüttüğü Astana sürecine rağmen, Suriye'deki Esed rejiminin çatışmasızlık bölgelerine ve ateşkese uymaması, Suriyeli muhalif grupları 2020'den sonra ilk kez saldırıya geçmeye teşvik etti. Muhalif güçler, beklenmedik bir hızla geniş bir alanda Esed rejimi güçlerini geri püskürttü. Bu süreçte, Suriye'nin en büyük ikinci şehri olan Halep, Esed güçlerinden geri alındı. Suriye sahasında yeniden hareketlenme yaşanırken, muhalif güçlerin başlattığı operasyonun hedefleri, zamanlaması ve Esed rejiminin hızlı çöküş nedenleri üzerine birçok soru gündeme geldi. Esed rejimine karşı kimler savaşıyor? Bugüne kadar sahada neler oldu?
Suriye'deki çatışmaların azaltılmasında önemli bir rol üstlenen Astana mutabakatından önce, İdlib'de konuşlu muhalif grupların oluşturduğu “Feth'ül Mubin Operasyon Odası”na bağlı gruplar, Esed rejiminin sivillere yönelik saldırılarına karşılık olarak bir karşı saldırı başlattı. Bu gruplar arasında başta Hayat Tahrir el Şam (HTŞ), Ahrar el-Şam Hareketi ve Ulusal Kurtuluş Cephesi olmak üzere toplam 13 farklı muhalif grup yer almaktadır. Yerel kaynaklara göre, bu gruplara mensup binlerce muhalif, operasyonlara katılmak üzere harekete geçti. İşte, bu grupların 27 Kasım'da İdlib'ten Halep'e doğru başlattığı operasyon, beklenmedik bir şekilde dağılan Esed rejimi askerlerini Halep ve çevresinden çıkarmayı başardı. Muhalif güçler, dağılan Esed rejimi hatlarını takip ederek Hama şehri eteklerine kadar ilerledi. Şu günlerde çatışmalar Hama içlerinde devam ediyor. Bu saldırılarla muhalifler, 2016 yılında Esed rejiminin büyük bir katliam gerçekleştirerek ele geçirdiği tarihi kenti yeniden kazanmış oldu. İçinde bulunduğumuz bu süreç, Esed rejimi ve İranlı milislerden kaçmak zorunda kalan mülteciler için büyük bir geri dönüş umudu doğurmuş durumda. Ayrıca, Halep'in muhaliflerin eline geçmesiyle birlikte Şeyh Maksut ve Eşrefiye Mahallelerini işgal eden PKK/YPG terör örgütü üyeleri de kentten çekilmeye başladı.
Muhalif saldırıların bir diğer odak noktası ise, M-5 uluslararası karayolu üzerinde bulunan İdlib Sarakib ve Maarat al-Numan gibi stratejik yerleşim yerleri oldu. Bu alanda da muhalifler, İdlib idari sınırlarından Esed güçlerini ve müttefiklerini çıkarmayı başardı. Şu anda muhalifler, 450 kilometreyi aşkın yeni alanı kontrol altına almış durumda. Hama ve çevresinde de çatışmalar devam etmektedir.
Özgürlük Şafağı Operasyonu Nedir?
Silahlı muhaliflerin Halep'e yönelik operasyonundan sadece iki gün sonra, terör örgütü PKK/YPG'nin istikrarsızlık ortamından faydalanma çabalarına karşı Milli Suriye Ordusu (SMO) tarafından Özgürlük Şafağı Operasyonu başlatıldı. Zira Suriye rejimi, kontrolü altındaki toprakları Fırat'ın doğusunda yer alan PKK/YPG terör örgütü üyelerine devretmeye başlamıştı. Ayrıca, bu terör örgütüne ağır silah sevkiyatı da yapılmaktaydı. Bu operasyon sayesinde kısa bir süre içinde Halep'in kuzeydoğusunda bulunan Şeyh Neccar'dan Ayn İsa, Tel Rıfat ve Minnağ Hava Üssü kontrol altına alındı. Böylelikle Tel Rıfat ile Suriye'nin kuzeydoğusu arasında bir terör koridoru oluşturma planı da boşa çıkarıldı.
Operasyonun Zamanlaması Ne Anlatıyor?
Suriye'nin kuzeyinde, yaklaşık 6 milyon insan nispeten küçük bir coğrafyada yaşam mücadelesi veriyor. Esed rejiminin zulmünden kaçarak İdlib ve Türkiye'nin terör örgütünden temizlediği alanlara sığınan Suriyeliler, yıllardır Esed rejimi ve müttefiklerinin saldırılarına maruz kalıyor. Astana mutabakatlarına rağmen, İdlib ve çevresine yönelik saldırılar bir türlü sona ermedi. Muhalif gruplar, bu saldırılara neredeyse 4 yıldır büyük çaplı bir yanıt vermekten uzak duruyordu. Yerel kaynakların aktardığına göre, Esed rejiminin devam eden katliamlarına silahlı muhaliflerin karşılık vermesi, sahadaki değişimlerin bir sonucu olarak değerlendiriliyor. İlk olarak, 2011'de Esed rejimine karşı başlayan protestoların bastırılması için Suriye'ye gelen Lübnan Hizbullahı'na mensup elit birliklerin sahadan çekilmesi önemli bir etken olarak görülüyor. Ayrıca, Esed rejimine destek veren Rusya'nın Ukrayna'da giriştiği savaş nedeniyle Suriye'deki güçlerini azaltması, muhaliflerin harekete geçmesinde etkili olduğu kaydediliyor. Öyle ki, muhalif kaynaklar, Rusya'nın Lazkiye'deki Hmeymim Hava Üssü'nde sadece 10'a yakın hava aracının kaldığını belirtiyor. 2015 yılından beri Suriye sahasında geniş bir hava gücü bulunan Rusya'nın hava gücünü ciddi oranda azalttığı anlaşılmakta. Bu azalma, muhaliflerin operasyonuna verilen hava saldırılarında da kendini gösteriyor. Yerel kaynaklar, Ukrayna Savaşı öncesinde rejim ve müttefiki Rusya'nın hava saldırı sayısının, günümüzde gerçekleştirilenlerden çok daha fazla olduğunu aktarıyor.
Astana Mutabakatının Aktörleri Ne Düşünüyor?
Suriye rejimi ile muhalifleri bir masa etrafında buluşturan ve ülkede devam eden çatışmaların çözümü için uluslararası anlamda atılan en etkili adım olan Astana süreci, Türkiye, Rusya ve İran tarafından yürütüldü. Esasen birikmiş sorunların çözülmesine yönelik bir yol haritası da barındıran Astana süreci, hem rejim hem de müttefikleri tarafından sahada yeterince uygulanmadı. Ne muhaliflerle yeni anayasa için görüşmeler yapıldı ne de çatışmasızlık bölgesinde silahlar susturuldu. Rejim ve müttefikleri, sahada elde ettikleri avantajdan yararlanarak, herhangi bir çözüm önerisine yanaşmadı. Halep ve Şam'da, başta olmak üzere Suriyelilerin evlerine yerleştirilen İranlı milisler, değiştirilen şehir demografisi açısından Tahran için bir sorun teşkil etmedi. Hava saldırılarıyla sivilleri hedef alan Moskova ise, ne mültecilerin geri dönüşlerinde ne de silahların susturulmasında inisiyatif almadı. Türkiye, sürekli olarak işaret ettiği ve bir an önce çözülmesini istediği konuları, silahlı muhaliflerin operasyonuyla yeniden gündeme getirdi. Türkiye, özellikle Esed rejimine yönelik “ön şartsız” görüşme çağrıları ile Suriye sahasında kalıcı bir istikrar için en fazla çaba gösteren ülke oldu. Bugünlerde ise Ankara, yaşanan gelişmelerin nedenini Esed rejimi olarak görmekte. Ancak hala tarafları masaya davet ederek, diplomasiyi öne çıkarmaya çalışmaktadır. Suriye sahasındaki diğer önemli aktör olan Rusya, Esed rejimine desteğini bir kez daha açıkladı. Kremlin Sözcüsü Dmitry Peskov, "Rusya, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esed'i desteklemeye devam edecek, Suriye'deki gelişmelere göre pozisyon alınacak" ifadelerini kullandı. Rusya'nın Esed rejimini destekleme konusundaki tutumunun, 2015 yılındaki pozisyondan farklı olduğu görülmektedir. Peskov'un açıklamalarında yansıyan bu durumun başlıca sebebi ise Ukrayna savaşının etkisi. Diğer taraftan, silahlı muhalif grupların saldırılarına ilk tepkiyi veren Tahran, Esed'e en büyük desteği veren ülke konumundadır. Şam'ı ziyaretinin ardından Ankara'ya gelen İran Dışişleri Bakanı Abbas Irakçi'nin açıklamaları bu bağlamda oldukça önemli. Irakçi, “Devlet Başkanı Esed'e, Suriye ordusu ve devletine yönelik Tahran'ın kararlı ve kesin destek mesajını ilettim. Suriye devleti, Saddam döneminde yaşanan Irak Savaşı'nda nasıl yanımızda olduysa, bugün biz de Suriye devletinin yanında olacağız” dedi. Ayrıca, İran Astana sürecinin yeniden canlandırılması konusunda istekli olduğunu ifade etti. Bu kapsamda Irakçi, “Doha'da 7-8 Aralık'ta İran, Türkiye ve Rusya arasında Dışişleri Bakanları düzeyinde Astana Zirvesi gerçekleştireceğiz” açıklamasında bulundu.
Silahlı Muhalifler Nereye Kadar Gider?
Silahlı muhalif grupların Halep'i geri alması ve Hama'da ilerleme kaydetmesi, operasyonların nereye kadar ilerleyebileceği sorularını akla getiriyor. Halihazırda muhaliflerin güç sevk ettiği ve yoğun çatışmaların yaşandığı Hama'ya rejim ve müttefikleri de güç kaydırmakta. Ancak Deyrizor ve Dera gibi farklı bölgelerde de başlayan hareketlilik, rejimin güç biriktirmesini engelliyor. Hama, başkent Şam'a yaklaşık 200 kilometre uzaklıkta bulunuyor ve bu nedenle rejim için oldukça kritik bir eşik teşkil ediyor. İranlı milislerin ve Irak'tan gelen milislerin cephe hattına sevk edildiği bildiriliyor. Sonuç olarak, silahlı muhalifler, ülkedeki askeri hareketliliği kontrol altına alabilecek uluslararası bir girişimin (Astana süreci) sonuç vermesine kadar sahada ilerlemeyi hedefliyor. Rejim ve ortakları ise, olası bir müzakere masasına daha güçlü bir şekilde oturmayı amaçlıyor.
Kaynak: TRTHaber | Timetürk