35,2068$% 0.3
36,7672€% 0.92
44,3202£% 0.7
2.968,33%1,32
2.622,74%1,01
9.724,50%-0,42
16 Ekim tarihinde, katil İsrail ordusunun gerçekleştirdiği acımasız saldırılar sonucunda Hamas lideri Yahya Sinvar, şehit oldu. İşgalci İsrail’in yayımladığı dron görüntülerinde, Sinvar’ın şehadetine kadar soykırım ordusuna karşı cesurca mücadele ettiği net bir şekilde gözlemlendi. Hamas tarafından şehit olduğu doğrulanan Sinvar’ın kaleme aldığı vasiyeti, Han Yunus Zekat Komisyonu Başkanı Dr. Cemil Ebu Bilal tarafından kamuoyuna duyuruldu.
İşte Yahya Sinvar’ın vasiyeti:
Ben, geçici bir vatanı gurbet olarak kabul eden ve hayalini sonsuz bir mücadeleye dönüştüren mülteci çocuğu Yahya… Bu satırları yazarken, hayatımda geçen her anı hatırlıyorum: çocukluğumun dar sokaklarını, uzun hapis yıllarını ve bu topraklarda dökülen her damla kanı düşünüyor; hatırlıyorum. 1962 yılında, Filistin’in yırtık bir hafızaya ve siyasetçilerin masalarında unutulmuş haritalara dönüşmüş bir dönemde, Han Yunus Mülteci Kampı’nda doğdum. Hayatını ateş ve küller arasında örmüş bir adamım ve işgal altında yaşamanın sadece sürekli bir hapishane anlamına geldiğini erken yaşta fark ettim.
Çocukluğumdan beri biliyordum ki, bu topraklarda hayat sıradan değildir. Burada doğan herkes, kalbinde kırılmaz bir silah taşımak zorundadır ve özgürlüğe giden yolun uzun ve meşakkatli olduğunu anlamalıdır. Vasiyetim buradan başlıyor; işgale karşı ilk taşı atan o çocuktan öğrendim ki o taşlar, dünyaya yaralarımız karşısında sessiz kalanlara karşı söylediğimiz ilk sözlerdir. Gazze’nin sokaklarında öğrendim ki insan, yaşıyla değil, vatanı uğruna yaptığı fedakarlıkla ölçülür.
“Korku Nedir Bilmedim”
1988 yılında ilk kez hapse girdim ve ömür boyu hapis cezasına çarptırıldım; ancak korku nedir bilmedim. O karanlık hücrelerde, her duvarda uzak bir ufka açılan bir pencere ve her demir parmaklıkta özgürlük yolunu aydınlatan bir ışık gördüm. Hapishanede sabrın sadece bir erdem değil, acımasız bir silah olduğunu öğrendim; denizi damla damla içmek gibiydi.
“Mücadelemiz Geçici Değil Kanımın Son Damlasına Kadar…”
Vasiyetim şudur: Hapishanelerden korkmayın; onlar sadece özgürlüğe giden uzun yolumuzun bir parçasıdır. Hapishane bana özgürlüğün sadece çalınmış bir hak olmadığını, acıdan doğan ve sabırla şekillenen bir fikir olduğunu öğretti. 2011’de “Vefa-ül Ahrar” anlaşmasıyla serbest bırakıldığımda, artık eskisi gibi değildim; inancım güçlendi ve yaptığımız şeyin sadece geçici bir mücadele değil, son damlamıza kadar taşıyacağımız bir kader olduğunu anladım.
Vasiyetim şudur ki: Silaha, pazarlık konusu olmayan onurunuza ve ölmeyen hayalinize sımsıkı sarılın. Düşman, bizi direnişi bırakmaya ve davamızı sonu gelmeyen bir müzakereye dönüştürmeye zorluyor. Ancak size diyorum ki: Haklarınız üzerinde pazarlık yapmayın. Direniş, sadece taşıdığımız bir silah değil, her nefeste Filistin’e olan sevgimizin bir tezahürü; kuşatma ve saldırıya rağmen var olma irademizdir.
“Şehitler Kanlarıyla Bize Özgürlük Yolunu Açtılar”
Vasiyetim şudur: Şehitlerin kanına sadık kalın; bize bu dikenli yolu bırakanlar… Onlar, kanlarıyla bize özgürlük yolunu açtılar. Siyasetin hesaplarında ve diplomatik oyunlarda bu fedakarlıkları boşa harcamayın. Biz, öncekilerin başlattığını tamamlamak için buradayız ve ne pahasına olursa olsun bu yoldan sapmayacağız. Gazze, her zaman direnişin başkenti ve Filistin’in hiç durmadan atan kalbi olmuştur ve olmaya da devam edecektir.
2017 yılında Hamas’ın Gazze’deki liderliğini devraldığımda, bu sadece bir iktidar geçişi değil, taşla başlayıp tüfekle devam eden bir direnişin sürekliliğiydi. Her gün halkımın çektiği sıkıntıları hissediyordum ve özgürlüğe doğru attığımız her adımın bir bedeli olduğunu biliyordum. Ancak size şunu söylüyorum: Teslim olmanın bedeli çok daha büyüktür. Bu yüzden toprağınıza, köklerin toprağa sımsıkı sarıldığı gibi sarılın; çünkü yaşamaya karar vermiş bir halkı hiçbir rüzgar söküp atamaz.
“Düşman Hiçbir Zaman İnsan Ayrımı Yapmaz”
Aksa Tufanı mücadelesinde, ben bir grup ya da hareketin lideri değil; özgürleşmeyi hayal eden her Filistinlinin sesi oldum. Direnişin sadece bir tercih değil, bir görev olduğuna inanıyordum. Bu mücadelenin Filistin direnişinin kitabında yeni bir sayfa olmasını, hiziplerin ve gurupların birleşmesini ve herkesin düşmana karşı tek bir saf oluşturarak ayakta durmasını istedim. Düşman, hiçbir zaman bir çocukla bir yaşlı arasında ya da bir taşla bir ağaç arasında ayrım yapmadı.
Kaynak: Timetürk
İstanbul’daki Yenidoğan Ölüm Çetesi Soruşturması ve Mağdur Aileler